NEDEN KALBİN HASTALIĞI ÇOK MÜHİMDİR;
İmamı Birgivi hz. sohbetinde;
Kalbi ıslah etmek her şeyden önemlidir. Çünkü kalp, bedende emrine itaat edilen ve her hükmü yerine getirilen bir hükümdar gibidir. Vücuttaki uzuvlar onun emdi altındaki hizmetçilerdir. Bunun için Resülullah Efendimiz buyurdu ki; “ İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu kalptir.” Yani bu yürek denilen et parçasındaki gönüldür. Bunun iyi olması, kötü ahlaktan temizlenip, iyi ahlak ile süslenmek demektir. Buyurdular.
Evliyanın kalbine gönül verip, söz dinlemek çok faydalıdır:
Cafer-i Huldi ks., Cüneyd-i Bağdadi hz.nin ileri gelen talebelerinden;
Bir gün Ebül Hasan Hazma Hemedani isminde birisi bir akşam Cafer-i Huldi’ nin yanına geldi. Gelmeden önce de evinde tandırda bir tavuk kızarttırmıştır. Akşam yemeğini evinde çocukları ile beraber yiyecekti. Cafer-i Huldi’ nin yanına gelip bir müddet sonra gitmek için izin istedi. Cafer-i Huldi: “ Bu akşam burada kal” buyurdu. O kimse, bu akşam burada kalırsam, sabah namazına kadar ayrılamam, çocukları da ben gitmeden yemek yemezler ve aç kalırlar diye dünüşüp; “ Müsaade ederseniz gideyim” dedi. Cafer-i Huldi; “ Hayır bu akşam burada kalacaksın.” Buyurdu. Gelen kimse. “ Mühim işim vardır, gideyim.” Deyince, Cafer-i Huldi “ sen bilirsin! Buyurdu. O kimse evine gelip, hizmetçisine kızarmış tavuğu getirmesini söyledi, hizmetçi gitip, pişmiş tavuğu getirirken ayağı takılıp, yemek kabı elinden düştü. Yemek kabı karılıp yemeğin suyu döküldü. Pişmiş tavukta yere düştü. Ebul Hasan hizmetçisine; “ Hiç olmazsa pişmiş tavuğu getir, temizleyip yeriz.” Dedi. Hizmetçi giderken, orandan geçmekte olan bir köpek tavuğu kapıp gitti. Ebul Hasan Hazma; “ Her şeyi kaçırdık, bari, üstadın sohbetini kaçırmayalım.” Deyip, Cafer-i Huldi’ nin yanına geldi. Üstad kendisini görünce buyurdu ki;
“Evliyanın kalplerine bir parça gönül vermeyenin ve söz dinlemeyenin tavuğunu, Allah’ ü teala köpeklere verir. Ebul Hasan bunu duyunca hatasını anladı ve tövbe etti.
Bizimde başımızdan geçen böyle bir hatıra;
Gavs Hz. S. Abdülhakim k.s. yi ziyaret ve tövbe için annemi ve çocukları taksi ile Kadiri (şehri) köyüne gittik. O gece orada kaldık. Ertesi gün dönüş için Gavs k.s.den izin aldım. Dönüş hazırlığı yaparken Seyit Muhammed Raşid Hz.leri bizi gördü ve gideceğimizi söyleyince;” Doktor, bugün gitmeseniz olmaz mı? Dedi. Bide olur kurban, dedim ve anneme bugün gitmeyeceğiz deyince; Annem ; bize burada çok hizmet ediyorlar, biz onların fazla ikram ve hizmetinden mahcup olduk. Bu günde kalırsak daha çok utanacağız. Muhakkak gidelim dedi. Bende gelip Seyda Hz. ne annem gilin söylediğini söyleyince; kırık bir gönlülle; sen bilirsin ama gitmeseydiniz daha iyi olurdu dedi. Bende annemgil yeni geldiler, ilk gelişlerinden sıkılmasınlar, başka zamanda gelebilirden diye düşündüm. Dönmek için yola çıktır. Köyün çıkışında 2-3 yerde arada, daha önce gelirken çok kolay geçtiği yerlerden geçemedi,1- 2 saat bizi uğraştırdı. 1 km köyden uzaklaştık, küçük bir yamaç çıkarken taksinin diferansiyeli ( 2 arka lastik arasındaki çıkıntılı kısım) farkına varmadığımız biraz yüksekçe bir taşın üstüne oturdu. 2 arka lastik, kirkoya alınmış araba gibi havada kaldı. Arabadan indik, durumu gördük. Orandan geçenler gelip yardım ettiler faydası olmadı. Arabayı kurtaramadık. Köye gidenler haber vermişler; köyden hayvanlar göndermişler anneler ve çocuklar binip gittiler bizde yürüyerek geri döndük. O gece köyde yattık. Ertesi gün köyden 4 sofi bizimle geldi arabayı 5 dakika olmadan kurtardılar yola devam edip evimize geldik.
Evliyanın gönlüne düşeni Allah’ü teala yerine getirir.
Şeyh Akşemsettin hz. bir beldeye giderken birisiyle yol arkadaşı oldu. Yol arkadaşı güzel bir ata binmekteydi. Şeyh Akşemsettin’ in gönlüne;
- Şu ata bende binsem diye geldi. Fakat yine de bu düşünce gönlünden hemen silindi.
Bu defa bu düşünce yol arkadaş olan ata sahibine zahir oldu. Hatta o taı Şeyh Hazretlerine bağışladı. Şeyhin büyük oğlu Sa’ dullah Çelebi bunun hikmetinden sual ettiğinde Şeyh hazretleri söyle cevapta bulunda;
- Ben ibadetimi mahsüsen Allah’ a ederim. Bunun için dünya bana hizmet eder.
Şeyh Akşemsettin hz.leri, seyahat ettiği önceki zamanlarda nerede akşam olursa orada yatardı. Gelip yerleşmezden otuz yıl kadar önce, seyahat esnasında yolu Göynük’ e uğradı. Bir akşam üstü Göl Özü adı yere eriştir. Bir su kenarında çimenlik, yeşil bir yer buldu. Sabaha kadar orada ibadet eyledi. Hacetleri yerine getiren yüce Allah’a münacat etti, yalvardı. O esnada gönlü o mekana meyil ve muhabbet etmişti. Aradan otuz yıl geçtikten sonra gelip Göynük’e yerleşti. Bir gün bir sipahi gelip, Hazreti Şeyhe bir miktar mülk bağışladı. Şeyh Akşemsettin hazretleri o yerine üzerine gelince tebessüm etti.
- Niçin tebessüm ettiniz? Diye sordular.
Şöyle cevap verdi.
- Otuz sene evvel seyahat ederken yolum buraya düşmüştü. Görünce gönlüm buraya meyil ve muhabbet etmişti. Gönlümden geçen bu arzı otuz yıl sonra gerçekleşti. Onu hatırladım da bu yüzden tebessüm ettim dedi.
|