Aydınlık Bir Hayata Doğru |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ALLAH YOLUNDA HİZMET OLMADAN GÜZEL AHLAK KAZANILMAZ; |
|
|
ALLAH YOLUNDA HİZMET OLMADAN GÜZEL AHLAK KAZANILMAZ;
Gavs-ı Kasrevi ks. Kendi hayatından bize sohbet etti; Suriye’ ye Şeyh Ahmed-i Hasnezi hz.nin ks. Dergahına gittiğim zaman molla idim. Talebelerim vardı. Onlara ders veriyordum. İmamlık vazifeside (Fahri) yapıyordum. Beş vakit namazı cemaatle kılar, kıldırırdım. Şah-ı Haznenin dergahına gittiğimde beni tanımasınlar diye başımdan sarığımı çıkarır, sırtımdan cüppeyi çıkarır hazır zenbile koyar, tekkeye varır, Şah-ı Haznenin ahırlarını temirler,gübrelerini hazırlar, bir taraftan bir tarafa çekerdim. Cemaate en son gelir, yatacak bir yer bulmaz için herkesin yatmasını beklerdim. Tekkeye gittiğim zaman alimlerle oturup kalkmazdım. Sofilerin, fakir dervişlerin arasında otururdum.
- Ya Gavsımız, niçin alimlerle oturup kalkmaz da fakirlerle otururdunuz?
- Alimlerde enaniyet ve kibir var. Onların arasında kalp katılaşıyor. Boynu kırık, günahkar asilerle orutup kalkardım. Onların, günahkar asi hali Allah’ a daha yakındı. İlmine mağrur olan alimin ibadetinden, günahı çok ama boynu bükük asinin hali Allah’ ın rahmetine daha yakındı.
- Bir gece dergahta çok kalabalık vardı. Bana da tek bir hasır kalmıştı. Hava çok soğuktu. Benden sonra bir derviş daha geldi. Üşüyor ve üstüne örtecek bir şey arıyordu. “ Ben üşüsem olur, bu Şah-ı Hasnenin dervişi üşümesin” deyi sırtımdan hasırı kaydırdım. O gelen derviş, hasırı aldı ve üstüne örttü yattı.
- Dergahta işçi lazım olduğu zaman bir gün sofileri işe çağırıyorlardı. Bende sofilerle çalışmaya giderdim. Ertesi gün alimleri çalışmaya çağırırlardı, onlarla da çalışmaya giderdim. Üçüncü gün talebeleri çalışmaya çağırdıklarında gene onlarla beraber de çalışmaya giderdim.
Senede 2 -3 defa Suriye’ ye gider, her gidişimde 1,5 2 ay orada kalırdı, Suriye’ ye gidip gelişleri hep yaya olurdu. Binecek bir hayvan yoktu. Yolculuklarını da gece yapardı. Yollarda dikenlerden taşlardan ayakları yara olur, onlara hiç aldırış etmezlerdi.
HANGİ İNSAN EFDALDİR.?
Abdullah ibn-i Ömer (R.A.) şöyle buyuruyor.;
Ben Peygamber (S.A.V.)’ e ; “ Hangi insan efdaldir.” diye sordum. Şöyle buyurdular: “ Kalbi Mahtum, dilleri doğru olan efdaldir.” Ashab-ı Resullah; “ Kalbi mahtum olan kimdir” bu ne demektir? Diye sorunca Resul-i Kibriya (S.A.V.) : “ O, tertemiz, takva sahibi olanlardır ki kalbinde hiyanet, hased, zina çirkin hallere temayülü olmayan kimsedir.” Diye buyurdular.
Demek ki kalpden hasedi, hırsı, kibiri, nifak ve riyayı temizlemek lazımdır. İnsan ibadet çokluğu ile değil nefsinin çirkin sıfatlarını temizlediği kadar kamil olur. Çokca hacca gitmek, geceleri uyumayıp ibadet etmek kemalat ölçüsü değildir. Nefsinin çirkin huylarını temizleyen az ibadet etse de, nefsini temizlememiş olanın çok ibadetinden daha Allah’ a yakındır.
Kötü ahlakın kaynağı olan nefs terbiye oldukça kalp deki kötü ahlak da gider, onun yerine karşıtı olan güzel ahlaklar yerleşmeye başlar.
Haset yerine kanaat ve rıza; hırs yerine tevekkül, samimiyet; cimrilik yerine cömertlik; kibirlilik yerine tevazu, fedakarlık, halka şevkat; nifak, riya ve fesat yerine iman ve ihlas yerleşmeye başlar.
Kamillik (kalp olgunluğu) çirkin ahlak yerine Allah’ ın (c.c.) beğendiği güzel ahlakı koymakla mümkün oluyor.
Resulullah (S.A.V.): “Ey Enes, sabahlamak ve akşamlamakla hiçbir kimseye kin besleme, buğz etme,Allah (c.c.) ve kuluna karşı hiyanet etme, kimseyi aldatma, kemalat (kalp olgunluğu) bu yolla bulunur. Kemalat, arınmak, çirkin huyları atmakla elde edilir. Yaralıların, hastaların tedavisi gibi olmalıdır.” Buyurdu.
Haset, kendi elinde bulunan nimete rıza gösterip, Allah’ ü tealanın nimetinin başkasının elinde bulunmamasını istemektir.
Şeyh Muhammed Diyauddin k.s. hazretleri şöyle bildiriyor.” Sen Allah için hizmet edip, etmediğini anlamak istiyormusun?
Senden daha derin bir alim gelse, o konuştuğu zaman üzülürmüsün, sevinirmisin? O konuştuğunda, ben sustum diye üzüldüysen seninki haseddir. Eğer : “ Ben bu kimse kadar anlatamazdım, iyi ki geldi ümmet-i Muhammed (S.A.V.) istifade etti,” dersen bu Allah (c.c.) için hizmettir.”
Gavs-ı Kasrevi Abdülhakim Hüseyni (k.s.) hz bulurdu ki;
“ Ben aşırı günah işleyenlerden korkmuyorum. Fakat kalbinde kibir ve gurur olanlardan çok korkuyorum. Onlara hatme ve teveccüh tesir etmez. Vaaz ve nasihat de etkilemez. Ayet ve hadisleri akıllarınca tevil ederler. Nerede ise Allah’ ın ahkamını kendi nefislerine uydurmak isterler. Sadat-ı Nakşibendi kibirlilikten başka her hastalığı tedavi eder. Bir adamın küfürle ölmesine kibirlilik sebep olur. Ebu Cehil gibi nice kureyş ileri gelenlerinin küfürle ölmeleri kibirlilikten olmuştur.”
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 14184 ziyaretçikişi burdaydı! |
|
|
|
|