Aydınlık Bir Hayata Doğru
  MÜRŞİDİN GÖNLÜNE GİRMENİN FAYDASI;
 
MÜRŞİDİN GÖNLÜNE GİRMENİN FAYDASI;

Şah-ı Nakşibend hazretleri meclislerinde Alaeddin Atar hazretlerini yanı başlarında oturturlar ve sık sık kendilerine yönelirlermiş,
Bu halin sebebini soranlara demişler ki;

- Onu kurt kapmasın diye yanı başımda oturtuyorum! Zira nefs daima pusuda ve fırsat kollama tavrındadır. Benim dem dem ona yönelişim kendisini mahzar kılmak içindir. Ben onu hatıra getirdikçe kabe’yi hatırlamış oluyor. Keremlinin evinde olan kereme mazhar olur. (şereflenir.) Allah dostlarına hizmetin ve hizmet yoluyla gönüle girmenin faydası budur.

Murad-ı Münzavi Hz.; (1644-1719) ( Muhammed Masum Faruki hz.nin halifesi) Aslen Buharalı, Seyyid olup İstanbul’da vefat etmiştir. Sohbetinde buyurdular ki;

Allah’ ü teala insanı kalp ve bedenden meydan gelen bir varlık olarak yaratmıştır. Bedenin ve kalbin kemale ermesi. Peygamber efendimiz de son bulmuştu. Ümmetine ise bu kemalattan ona tabi oldukları kadar ulaşmıştır. Resulullah vasıta olmadan kemalat gelmez. Allah’ü tealanın adeti böyledir. Eshab-ı Kiram bu kemalatı Resulullah S.A.V. den almıştır. Tabiin ise onla rvasıtayısla almışlardır. Bazıları da daha çok vasıta ile almışlardır. O halde herkesin zahiri ve batini kematı ancak Resulullah aleyhisselam vasıtasıyladır.

Bütün bu olgunluklara kavuşmanın yolu, Allah’ü teala’ya muhabbettir. Bu muhabbetin ele geçmesi ise Resülüne tabi olmakladır. Nitekim Allah’ ü teala Kur’an-ı Kerimde mealen

” Ey sevgili peygamberim! Onlara de ki ; Eğer Allah’ ü tealayı seviyorsanız ve Allah’ü telala’ nın da sizi sevmesini istiyorsanız, bana tabi olunuz. Allah’ü teala, bana tabi olanları sever.”

O halde bu kemalata, olgunluklara kavuşmanın Resulullah’a tabi olmaktan başka yolu yoktur. İttiba da iki kısımdır. Biri zahiren, diğeri batinen tabi olmaktır. Zahiren tabi olmak alimlerin yazdıkları bilgilere uymakla olur. Alimler Resulullahın emirlerin, sözlerin ve işlerini noksansız ve ilavesiz aynen yazmışlar ve zaptetmişlerdir. Bunlar fıkıh ilmi, hadis ilmi ve tefsir ilminde bildirilmiştir. Batınen tabi olmak ise Resulullah’ ın beğendiği işleri yapmak, hallerde ve ahlakta baki olmaktır. Bunların bir kısmını ulema beyan etmişlerdir.lakin tamamını beyan etmeye kelimeler ve ibareler kafi değildir. Ancak batınen mana anlatılabilir. Bu işlede meşayih vazifelidir.

Muhabbet kesbi değil (Çalışmakla kazanılmaz) vehbidir.

Kul ile rabbi arasında olan muamele, henüz sütten kesilmiş masum bir çocuk ile annesi arasında olan muamele gibi olmalıdır. Masum çocuk annesini kaybetmiş, oturmuş ağlar, annemi isterim der, annenin ismi nedir oğul dediklerinde, bilmem der, yine annemi isterim diye ağlar. Annenin evi nerededir dediklerinde, bilmem der. Yine annemi isterim diye ağlar, işte bu şekildeki çocuğu herkes korur, yardımcı olur.” 

“Allah’ü teala insanın yüreğine ruh aleminden bir gönül yani kalp yerleştirmiştir. Bu gönülün; bilmek, tanımak, istemek,sevmek gibi hususiyetleri vardır. Mesela bu gönüle birbirine zıt iki şeyin sevgisi sığmaz, bu gönüle; kendisini yaratanı bilmek, o’nu sevmek, rızasına kavuşmayı arzu etmek, Allah’ ü tealanın rızasına kavuşmanın yolu olan Resulullah’a her bakımdan tabi olmak, ondan başka her şeyden alakayı kesmek, bu geçici dünyadan kalp huzuru içinde vakti Allah’ü tealaya ibadetle geçirmek ve Allah’ü tealanın rızasına muvafık kavuşmak layıktır.

Böyle bir gönüle sahip olmayan bir kimse, insan suretinde bir mahluktur. Böyle bir seadetten mahrum olan kimse, kati olarak hastadır. Bunun ilacı ise gafletten uyanıp pişman olmak,af ve mağfiret etmesi için Allah’ü tealaya yalvarmak, kabülünü tevfiki ve yardımını istemek, üzerinde bulunan Allah’ü tealanın ve kulların haklarını ödemek, hak sahiplerini razı etmek. Eğer o anda bu hakları ödeme gücüne sahip değilse, bunları gücü yettiği zaman ödemeye kati karar vermeli, sünnet-i seniyye ye uyup, işlerinde azimetlere (nefse zor gelen şeylere) sarılmak, bidat ve ruhsatlardan sakınmalı, her işinde ve her halinde Resul-i Erkeme ve onun Eshab-ı Kiramına tabi olmalıdır.

Sa’düddini Kaşgari Hz.; Murakebeyi kendi iş alemine dönüp kontrol etmeyi kediden öğrendim. Bir gün bir kedinin, deliğin başında kılını dahi kıpırdatmadan beklediğini gördüm. Geriden takip etmeye başladım. Kedi, deliğin ağzında, farenin çıkmasını saatlerce hareketsiz bekledi. Bu sırada kendi kendime; 

“ Ey kendisine dahi bir faydası olmayan Sa’düddin! Bir kedi, maksadına kavuşmak için bu kadar dikkatli olursa, sen kalbini temizleyip, Rabbinin emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçınmakta niçin dikkatli olmazsın. Yazıklar olsun sana ey nefsim!” demekten kendimi alamadın. O günden sonra bir an bile Rabbimi hatırımdan çıkarmadım.”

Rabbül aleminin dostları kalplerini korumaya ne kadar dikkat etmişler, gayret göstermişler ve semeresini almışlar. Bize de onun için tavsiye ederek başlarından geçenleri hikaye etmişler.

 
  Bugün 14184 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol